top of page

Çıkarların Bittiyse ‘Hayatından Çıkar’ Politikası

Hepimiz öyle davranmış yada öyle davranan birine denk gelmişizdir hayatımızın bir döneminde. Hani çıkar menfaat gözetmek durumu. ‘Yapmadım ya da ben bunu yaşamadım’ demek saçmalık olur!

Her ilişkide karşılıklı beklentiler söz konusudur. Ebeveynlerimizden sadece bizi sevmesini veya büyüyünceye kadar en azından kol kanat germesini bekleriz, onlarsa bizden yine sevgi ve saygı bekler; başarılı bir hayat kurup göğüslerini kabartmamızı isterler değil mi? Konuya ebeveyn-çocuk ilişkisinden girdiğime bakmayın, bu en masumudur çıkar ilişkilerinde. En azından çocuk büyüyüp beklentiler ve çıkarları farklılaşana kadar masumdur.

Çıkarları uğruna türlü sahteliklerle ilişkisini yürüten onca insan gördüm. Menfaatleri bittiğinde saçma bahanelerle hayatından insanları çıkaranları da... bu yüzden çıkar ilişkisi ‘hayatından çıkar’ hikayesine dönüşüyor. Aşeka gibi içten çürütene kadar sömürüp sonra bir anda alacağı hiçbir şey kalmayınca birinin sizi hayatından çıkarması oldukça olası... en kötüsüyse bunu herkesin yaşayıp; kimsenin (ben de dahil) ses çıkarmayışı. İliklerimize kadar bunu kabullenmiş olmak bu yazıyı yazarken fark edip üzüldüğüm bir detay. Ne muhteşem canlılarız değil mi!?

Ama bu çıkar ilişkisi olayı da çeşit çeşit. En masumunu bir kaç satır yukarıda yazmıştım. Bazılarımızın çıkarı sadece dostluk sırdaşlık belki aşkına karşılık bulabilmek, beklediği tek şey iyi duygular hissedebilmek.

Bir de öyle bir güruh var ki aman diyeyim, hayatlarının ucundan köşesinden bulaşmamak gerekir. Bütün işlerini gördürür her türlü kullanır, sizi içten içe kemirirler. Sahte gülüşleri ve samimiyetsiz iltifatları neredeyse somuttur; öyle bir hissedersiniz ki bunu, her şey olup bittiğinde malumun ilanını kendinize dahi yapamazsınız. Lakin olan olmuştur.

Çıkar ilişkisi kurmaktansa hiç kurmamayı tercih eden nezih insanlar da var neyse ki. Hayat onlar sayesinde daha çekilebilir halde. Ama sayıları da giderek azalmakta ne yazık ki. İş, eş, aile, arkadaşlık... hayatın bütün alanını işgal eden; bazen acımasızca yaşadığımız bu nahoşluk, çıkarını koruyan tarafı hep mutlu eder. Diğer kişiye ne olduğu kimin umurunda?

Benim yazarken zorlandığım, hatta içten içe kaçtığım bir konu oldu bu; ama bunu yaparken hiç zorlanmayan hatta hayatının düsturu haline getirmiş insanları gördükçe ‘neden yaşıyoruz ki?’ sorusunu sormaktan kendimi alamıyorum. Öyle ya! İyi ve hoş olamıyorsak neden nefes alıp yeryüzünde salına salına dolaşıyoruz? En büyük kötülüğü yine biz yapıyoruz insanlığımıza. Kimse kabul etmese de hepimiz bunu bir şekilde yaşıyoruz veya yaşatıyoruz. Kimimiz masumane, kimimiz adice... ama hepimiz her ilişkide bir karşılık ya da bir alışveriş bekliyoruz! İnsan olmanın zor yanı bu olsa gerek! Görüp bildiğimiz türlü şeyleri kolayca kabullenip normalleştirmek.

Bir ayakkabı boyacısı, boya sandığı alırken ondan bile beklentiye giriyor. O boya sandığı ona mutlak surette para kazandırabilmeli. Ya da dalından umarsızca kopardığı gülden hoş kokularla kendini mest etmesini isteyen biri. Alacağı hoş koku için gülü öldürdü ve işin kötüsü farkında! Öldürdüğünüz bir canlıdan (bu insanlarda da iyi duyguları kaybetmek şeklinde tezahür eder) size nasıl karşılık vermesini beklersiniz?

Canlı cansız her şeyden menfaat gözetmek tam bize yakışan bir davranış değil mi? Velhasıl kimse masum değil, en masum ilişkide dahi bir çıkar söz konusu. Az veya çok. Haklı veya haksız... çıkar gözetmek hep hayatımızda ve bunu yapıyoruz. Önemli olan bunu tek taraflı yürütmemek ve güzel şeylere vesile kılabilmek...


Sevgiyle kalın...

Selda Ozan KURUÇAY

27.06.2022

229 görüntüleme0 yorum
PicsArt_02-20-09.41_edited.jpg
bottom of page