top of page

ÇATI KATI

Gittiği seanslara ara vermeyi ya da bir daha gitmemeyi aklına koymuştu Furkan. Bu son, bu son diye söylene söylene çıktı yola. Mutsuz olmak için hiçbir nedeni yoktu aslında ama iyi hissetmek için de bir sebep bulamıyordu. Hayatta neyi olursa olsun ona yetmiyordu. Kendini daha iyi hissedebilmek için elde ediyordu her şeyi. Sorun elde etmesinde de değildi. Kolay ele geçirebildiği için çabuk geçiyordu hevesi. Bir şeyi başarmış olmanın hazzını yakalayamıyordu. Uzun süre önce başlamıştı psikolog seanslarına. Güneşli bir gün normalde insanları enerjik hissettirirdi. Furkan için öyle bir şey söz konusu değildi. Havanın farkında bile değildi. Sevdiği bir iklim de yoktu. Hiçbirinde mutlu olamıyordu nihayetinde. Mevsimlerin değişmesine çok takılmaz ya da aldırmazdı. Sadece kendini korumak için takip ederdi hava durumunu. Yağmur yağacağı tahminlerinden sonra şemsiyesini almıştı eline. Yorgun vücudunu sürükleyerek götürdüğü için şemsiyesini yere vura vura baston niyetine kullanıyor, şemsiyesine tutunarak yürüyordu. Kimseyle göz göze gelmeden varmak istiyordu gideceği yere. Yürümeyi hiçbir zaman tercih etmezdi; insanlarla karşılaşmamak için. Özel şoförünü çağırmıştı her zamanki gibi.

Sakin bir yapısı vardı Furkan’ın. Fırtınadan önce sessizlik gibi bir sükûnetle karşılardı her şeyi. Her şey geçtikten sonra da fırtınayı içinde yaşardı olabildiğince. Kendini harap eden düşüncelerden sıyrılamazdı. Psikoloğun hiçbir tavsiyesine de uymamıştı zaten. Neden gidiyordu ki ısrarla? Yine düşünce denizinde boğulurken buldu kendini. Aracı hareket edince geçtiği cadde sokakları, insanları izleyerek gitti. Herkes ne kadar mutlu görünüyordu. Dünyanın yükünü bir tek kendisi çekiyormuş gibi hissetti yeniden. Bu dünyaya neden bu kadar ehemmiyet vermişti ki zaten? Zamanı gelince nasıl olsa bırakacaktı. Bunun için beklemesi de gerekmiyordu artık. Kararını yıllar öncesinden vermişti sanki. Araç bir kavisten geçerken sarsılmıştı. Sakin ruhu yine de heyecanlanmamıştı. Trajik veya gösterişli de olsa bir son planlıyordu kendisi için.

Kliniğe geldiğinde yine herkes ayakta karşılamıştı kendisini. Ne kadar önemli olduğunu da hissetmiyordu. İnsanlar işte; tek ehemmiyet verdikleri şey güç ve iktidardı. Yaşantısını gören kanun kadar zengin olduğunu anlayamazdı. Sadece yakından tanıyanlar biliyorlardı bu durumunu. Zaten sayılı tanıdığı vardı, bir de magazinciler. Kendi sonu en çok magazincilerin işine yarayacak; türlü türlü hikâye uyduracaklardı arkasından belki de. İçindeki boşluktan bahseden olmayacaktı. Her şeye sahip daha ne istiyor ki diyenleri duyuyor gibiydi. Önemli (!) biriyseniz mutsuz olmaya hakkınız da yoktu çünkü. Zenginseniz, önemliyseniz ve güçlüyseniz başka hiçbir probleminiz olamazdı. Yavaş yavaş doktorunun odasına yöneldi. Adımları o kadar ağırdı ki ayakta bekleyenler geçiş töreni bitene kadar yorgun düşüyorlardı. Psikoloğun sekreterine baktı; kadın içeri girebileceğini söyledi. Kapıyı hafif bir şekilde tıklattı. Sonra kolu çevirip atik bir şekilde kendini odaya atıp kapıyı kapattı arkasından.

Psikoloğu olan Mihri alışamamıştı bu adamın tavırlarına ama adam onun hastası olduğu için anlamak zorunda hissediyordu kendini. Furkan içeri girdiğinde Mihri de onun dosyasını aramakla meşguldü. Mütevazı bir kliniği ve odası vardı. Bazen bu adama benzetiyordu kendini. Lüks içinde yaşayabilecekken çatı katında yaşayan adama ne kadar anlam veremiyorsa kendine de bir o kadar anlam veremezdi. Şehrin en çok kazanan kliniğinin sade olmasını, gösterişten uzak olmasını istemişti. Belki hastalarının böyle bir ortamda rahat edeceğini sanmış ya da rahat edeceklerini düşünmüştü kim bilir. Bu adamla ortak noktaları olduğuna kendisi de inanamıyordu bir türlü. Bir uzmana mı gözüksem diye geçirdi içinden sonra da kendi kendine güldü.

Hastasını ayakta karşılamayı sevmese de ayakta yakalanmıştı bu sefer ona. Normalde dakikti Furkan. Bugünse gereksiz trafiğe takılmadıkları için erken gelmişti biraz. Dışarıda bekleyemediği için hemen içeri alınmasını isterdi sekreterinden; bekletmeyin derdi. Sıcak gülümsemesini takındı Mihri, hafif bir baş selamıyla karşıladı hastasını.

-Hoş geldiniz Furkan Bey! Bugün nasılız acaba, diye ilgi ile sordu.

Furkan yerine oturana kadar cevap vermedi. O da gülümsemeye çalıştı bu çıtı pıtı doktoruna ama yapamadı. Daha da gergin hissetti kendini. Doktorunun az eşyalı orta halli masasına geçerken izledi. Mihri masasına geçti, eline bir kalem aldı ve dosyasını açtı. Kağıtları üstten inceledi. Birkaç kere kafasını aşağı yukarı salladı. Sonra söze nereden başlayacağını bilmez bir halde; Furkan yerine karşısındaki dosya dolabına dikti gözünü. Doğru dosyayı aldığından emin oldu.

-İlaçlarınızı düzenli kullanıyor musunuz? Hala korkularınız devam ediyor mu? Anlatın lütfen bu ara neler yapıyorsunuz?

Furkan’ın konuşmaya niyeti yok gibi birkaç dudak kıpırdatma hareketi yaptı. Yine de hiçbir ses çıkmadı içinden. Alışıldık bu halini görünce pek ilerleme olduğunu başından anladı Mihri. Furkan belki de en zor hastalarındandı. Psikolog olarak çözemediği tek hastası da olabilirdi.

-Efendim, yapmamı istediklerinizin listesine harfiyen uymaktayım. İlaçlarla düzelecek gibi olsaydı geçmesi gerekirdi naçizane düşüncem. Korkularımı sordunuz. Siz de herkes gibi bir anlam veremediniz halime. İzahat etmeme müsaade ediniz lütfen, diye söze başladı Furkan.

Mihri sözünü bölmemek ve konuşmaya teşvik etmek  için araya girip bir şey demedi. İşi zaten dinlemekti. Furkan anlatırken o da dosyasına kısa kısa notlar alıyordu. Furkan Bey’i çözerse meslek hayatındaki başarısını kendi kendine onaylayacaktı. Normalde başarılıydı ama çözemediği vakalar olduğunda hala bu işte çok yolu olduğunu hisseder; bu vakaların üzerine giderdi.

-Saygıdeğer hanımefendi, korkularımdan kurtuldum desem yalan olur. Mali durumum bildiğiniz üzere gökdelene sahip olacak düzeyde. Gelin görün ki bir çatı katı yetiyor bana. Sürekli beni birinin gözlediğini düşünmek, beni ortadan kaldırma isteği olan insanları düşünmek haylice yorucu olabiliyor. Çatı katının avantajı küçüklüğü nedeniyle yabancı birinin saklanacak alanı olmaması. Çok aradım bu yeri, bulur bulmaz da binasıyla birlikte alıp, tüm katları boşalttım ki herhangi biri benim olduğum yere çıkmasın. Bu sefer de boşluktan dolayı en ufak bir ses yankılanmaya ve korkularıma ortak olmaya başladı, diye bitirdi sözlerini.

Mihri dikkatle dinliyordu hastasını. Hastasının kan ter içinde kaldığını gördü. Sürekli öldürülmekten korkan ve yüksek derecede anksiyete sahibi bu adama acıyan yegâne insandı kendisi. İlaçlar da kontrol altına almasına yetmemişti. Farklı yöntemler denemesi gerektiğine kanaat getirdi Mihri.

-Saygıdeğer hanımefendi, bir aile sahibi değilim. Bilirsiniz ki; onlardan da korkardım muhtemelen. Bazen şoförüm bile bir enteresan oluyor ya da bana öyle geliyor, bilmiyorum. Tavsiyelerinize uymaya çalışıyorum ama genelde yapmadığım şeyler olduğundan zorlanmaktayım. Sizin de değerli vaktinizi ziyan etmekten derin üzüntü duymaktayım. Hezeyan duygularımın geçici olacağı yönündeki kanaatim tamamıyla değişti. Bir umut ışığı aramaktan ve sürekli korkularımla yaşamaktan bünyem ağır hasar gördü, dedi Furkan ve önündeki sehpada duran sudan bir yudum aldı.

-Sözün kısası efendim, ben bu halimle yaşamamı sürdürmekten bitap düştüm. Sizleri de yoktan yere oyaladım. Bir çıkış yolu olduğunu düşündüm size gelmekle ama görüyorum ki içimdeki bu hissiyat geçmemekte ve beni günden güne bitirmektedir. Sizin de takdiriniz olursa bu seanslara son vermeyi dilemekteyim.

Mihri duyduklarına inanamamıştı. Henüz milim yol kat edememişlerken şimdi tedaviyi ret etmesi işten değildi. Şaşkınlığını gizleyemeyerek;

-Ama Furkan Bey, neden tedaviyi ret etmek istediğinizi anlayamadım. Evet, bariz bir gelişme söz konusu değil ama suyun kayaları nasıl aşındırdığını düşünün lütfen. Yıllarca aynı noktaya hafif bir darbe de alınsa orası aşınır ve hatta dağılır. Şimdi vazgeçmeniz demek durumunuzu daha da kötüleştirebilir. En azından şu an buraya geliyorsunuz. Normalde dışarı dahi çıkmadığınızı söylemiştiniz. Sizdeki ölüm korkusu değil aslına bakarsanız. Buna neden olabileceklerden korkuyorsunuz, diye arka arkaya sıralamıştı Mihri söyleyeceklerini. Hastasının bir daha gelmeyeceğini duyunca paniklemişti. Olmayacak örnekler verdiğini sonra anlayacaktı.

-Benim ruhum da o kayalar gibi işte saygıdeğer hanımefendi. Korkularım bu hale getirdi ve ruhumun en ufak bir kıpırtısı kalmadı. Şu an olsam da olmasam da fark etmiyor. Küçücük bir eve hapsetmek manasız gelebilir insanlara ama en azından bütün oda görüş alanıma giriyor; biri olmadığından emin oluyorum. Yıllardır sokakta yürüyemiyorum; takip eden mi var, diye korkuyla yaşamaktan. Zatıâliniz benim gibi biri için üzülmesin lütfen. Bir de Furkan gelip geçmiş olacak bu diyardan. Kendi kendimi korkulara mahkum etmek garipsenebilir ama bu duygudan bir kurtuluş yolu görememekteyim. Siz de affediniz bu mahcup kulu.

Mihri duydukları karşısında hayrete düşmüştü. Hem bu kadar düşünceli ve kibar olması hem de bu işin içinden çıkamaması iyice ezmişti doktoru. Tam pes etmek üzereyken aklına bir fikir daha geldi psikoloğun. Hastasına bunu nasıl kabul ettirebileceğini düşündü. Bunu bir zorunluluk değil de yaşam biçimi olarak empoze etmesi lazımdı hastasına. Sekreterini aradı Mihri; diğer randevularını özür dileyerek iptal etmesini istedi. Gün uzun olacaktı anlaşılan.

-Madem son seansımız; Furkan Bey benim için bir şey yapar mısınız peki? Çok zorlanmayacağınız bir şey bu; kabul edeceğinizi umuyorum. Şimdi size daha önce verdiğim ama yapmadığınız bir öneride bulunmak istiyorum. Size verdiğim kâğıt ve kalemle; şu an sahip olduklarınızı, iyi yönlerinizi yazmanızı istiyorum. Son görüşmemiz nasıl olsa; benden bunu esirgemezsiniz sanırım, dedi doktor hanım.

Biraz düşündü Furkan. Kaybedecek bir şeyi yoktu. En azından önem verdiği bir şey kalmamıştı.

-Peki, hanımefendi. Nasıl dilerseniz. Sanırım bütün gününüzü işgal edeceğim bu gidişle. Sizi anlamıyor da değilim. İşe yarayacağını düşünmeseniz istemezdiniz zaten ama daha öncesinde aklımı zorlayamadım mevzu bahiste. Başlayabiliriz o halde.

Bir süre onu kendi haline bıraktı Mihri. İşe yaramasını diliyordu içinden. Belki başka yapabileceği şeyler olur diye dosya dolabına yönelip hastasının bütün dosyalarını masasına yığdı. Bir yerlerde atladığı bir şeyler olmalıydı. Yanlış ilaç mı kullanmıştı, yanlış bir tedavi mi? Karar vermeye çalışırken ve dosyaları arka arkaya okurken Furkan ayağa kalktı.

-Şimdilik bu kadar… hanımefendi. Buyurunuz. Sırada sevmediğim huylarım var sanırım, diye ufak da olsa tebessüm etti Furkan.

-O kısmını çok konuştuk zaten Furkan Bey. Şimdi de hayallerinizi, hayalim yok derseniz kendi derdiniz dışında dünyada neler değiştirmek istediğinizi yazmanızı istiyorum, dedi Mihri.

Biraz daha oyalandıktan sonra dalgınlığından sıyrıldı doktor hanım. Masanın ucuna gelen Furkan’ı fark etti.

-Bitirdiniz mi? Bir göz atalım, diye eline aldı Furkan’ın uzattığı kâğıdı aldı.

-Hım… hımm… evet… diye söylendi kendi kendine Mihri.

-Çok güzel Furkan Bey. İyi yönleriniz üzerinde duralım biraz. Yardımseversiniz mesela. Biliyor musunuz dünyayı değiştirmek için gerekli olan tek şey iyi insanlar. Size bu konuda bir önerim olabilir. “Genelde alan el değil veren el daha mutludur.” diye bir söz var. Bir yardım kuruluşunun faaliyetlerine katılabilirsiniz. Tek başınıza yapamayacağınızı hissederseniz güvenebileceğiniz biriyle daha kolay halledebilirsiniz. Hem ihtiyaç sahiplerine ulaşmış olursunuz hem de kendi sıkıntılarınızı biraz da olsa unutmuş olursunuz. Ne dersiniz? Diye sordu Mihri söyleyeceklerini bitirirken.

Furkan’ın gözleri buğulandı. Haklıydı doktoru her zamanki gibi. Denemekten bir şey çıkmazdı.

-Saygıdeğer hanımefendi… Her zamanki gibi yine iyi bir şey keşfettiniz. Bir nebze olsa da ışık ektiniz ruhuma. Deneyeceğime emin olunuz. O zaman diğer seansa kadar hoşça kalınız diyeyim size, dedi ve ayağa kalktı.

-Siz de kendinize iyi davranın! Derken gözleri parlıyordu Mihri’nin. Hastasını yolcularken diğer seans lafını duymak daha da mutlu etmişti onu. Henüz vazgeçmek için erkendi. Furkan için, sevindi.

Dışarı çıkarken Furkan daha bir dik yürüyordu sanki. Aklında neler yapabileceği sorusu ile geçti aracına. Evine yaklaştıkları zaman şoförüne bir yardım kuruluşundan kendisi için randevu alması talimatını verdi. Eve varmadan biraz yürümek istediğini söyleyerek aracı durdurttu. Şoförü şaşkınlık içinde bakakaldı patronunun arkasından.

Furkan yürüyüşünü tamamladı içinde farklı duygularla. Evinin önüne geldiğinde kafasını kaldırıp çatı katına baktı. Ne kadar da kasvetli görünüyor. Gösterişsiz, mütevazı bir eve terfi zamanı geldi diye düşündü. Yardım kuruluşundan sonra ilk işi kendine göre şirin bir ev bulmak ve mesleğine geri dönmek olacaktı. Kendi için olmasa bile ihtiyacı olan insanlar için yapacaktı bunu. Diğer insanların mutluluğunu görmek onu da mutlu edebilirdi.

Çatı katına çıktığında aldığı kararlarda ne kadar istikrarlı olması gerektiğini tekrar anladı. Yeterince kasvetliydi çatı katı; burayı da kasveti de bırakacaktı artık.

 

Mavinin Fecri ve Mihrinin Hicranı Yazarı

Yazar ve Şair Betül FIRAT

@paradoks.okur.yazar

 30.05.2022


149 görüntüleme0 yorum
PicsArt_02-20-09.41_edited.jpg
bottom of page