top of page

AHLAK SANCISI


Hayatın çeşitli sanrılarından biri, kendi ahlakını üstün sanan

insanların düştüğü yanılgıdır...

Ahlak deyince ilk, namusla iç içe geçirilmiş ve sadece; genellikle

kadınlara yüklenmiş olan geldi aklınıza öyle değil mi? Ama hayır! Bu

haftanın yazı konusu, kadınlara atfedilen ahlak değil! Yüzeysel

düşüncelerin dışında; her insan evladının özünde olması gereken, her

alanda bizlerin karakterini ortaya seren öz ahlakımız asıl söz konusu

olan.

Bu nokta da üzerine konuşmanın elzem olduğunu düşündüğüm diğer

şey karakter! Ne kadar iyi bir karakterimiz var? Onu ne kadar

koruyoruz? Bu herkes tarafından farklı ölçülür ve değerlendirilir. Kim

ne düşünür bilmem ama, ben kendi düşüncelerimi ve genel geçer

insani ahlaka dayanan gerçeklere değineceğim.

İş ahlakını ele alalım, muhakkak hepimizin yolu bu konudan geçiyor.

Hayatın özünde temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için muhtaç

olduğumuz her şeyi elde etme kaynağımız, işimiz gücümüz sonuçta!

Kimimiz iş vereniz, kimimiz çalışanız... ama mutlak surette iş hayatının

bir parçasıyız. Çalışan ne kadar hak ediyor aldığı parayı emek

hırsızlığına bulaşmadan, kendi yolunun yolcusu olmayı becerebiliyor

mu, yoksa çamurunu etrafına sıçratmadan duramıyor mu?

Bir tarafta her yönden çabalayıp; günü gecesi belli olmadan, ama

kimseye de zararı dokunmadan uğraşan biri var, diğer tarafta kendi

yoluna şaşı bakan, gözü “sağdan soldan ne koparırım?” diye dört

dönenler var. Hangisi “etik kuralları çiğnememenin değerini biliyor,

bu sizlerin tasarrufunda.

Toplumsal bir söylem haline gelmiş şu cümleye insan takılmadan

edemiyor; “iş hayatı acımasızdır!” neden acımasız olduğunu söyleyen

yok ama! Acımasız olan insanlar! İş hayatı günah keçisi herkes için. İş

veren vadettiği sözlerin hiç birini yerine getirmezken; çalışan hakkını

talep etse, gasp etmiş gibi davranılıyor. Yetmiyor! Kapı gösteriliyor!

Sebep ne iyi de? Hakkını istedi sadece bu insan?! Ama hayır! Kendi

hakkımızın dilencisi ediliyoruz çünkü iş hayatı acımasız!

Yine hayır!

İnsanlarda iş ahlakı, meslek etiği kavramları giderek yozlaşmış. Asıl

sebep bu, ama herkes nedense üzerini örtme çabasında! Ucundan

kıyısından herkesi rahatsız ediyor bu kavram.

Oysa basit bir çözümle bu acımasız düzen huzura dönüşür! Yine

konu karaktere gelip çatıyor. Çünkü etik kuralları oluşturan özde,

insanların karakterleri en temel unsur.

Şimdi bir insan düşünelim... her yönden zaten zayıf olsun, bunun

başını da karakter çeksin... ne olur sonuç? Girdiği her işe hile hurda

karıştırır, yahut en basitinden huzur kaçırır. Karşı çıksanız “ne oluyor ya

hu?” laubaliliğini sergiler. Çünkü en baştan karakteri yok! İş etiği,

mesleki değerler ve hassasiyetler hepsi çoktan tuzla buz edilmiş. Biri

bunu yaparken diğeri ise göz yumarak çanak tutar... bu da

karaktersizliğin zavallı bir çeşididir... haksızlığa boyun eğmek nereye

kadar? Ahlaki kavramları daha ne kadar yozlaştıracağız? İyi niyetle

yaklaşan her insanı neden ezme girişiminde bulunuyoruz ki? Böyle

böyle tüketmedik mi zaten iyi niyeti? İnsan iyilik yapmaya korktuğu

noktada; bir deyim bile çıkarmış ortaya, sahi neydi o deyim,

“İYİLİKTEN MARAZ DOĞAR!” evet çok haklı bir deyim.

İyi insanları tüketen yine bizleriz... geçmiş ola...

Karakteri elersek, ahlakı yok sayarsak; hoş davranıp güzel niyetle

yaklaşanları menfaatlerimiz uğruna harcamaktan çekinmezsek,

verdiğimiz her sözü hiçlikle sınarsak, sonunda ne olur biliyor

musunuz? Hep beraber yok oluruz. Bunun geri dönüşü olsa da geriye

kalan ne olur... koca bir boşluk...

İş ahlakını konuştuk; sıra gelsin mi ikili insani ilişkilere? Bence kat'i

surette bu da konuşulmalı! Kimse kimsenin altında ve ya üst

kademesinde değil! Neden böyleymiş gibi; kimini hakir, kimini üstün

görüyoruz!? Ben öz değerimi bilmeliyim! Siz de öyle! Herkesin

kendine has bir çizgisi vardır. O çizgi sınırdır, huduttur. O hudut

aşılmayagörsün! En nazik yürek dahi elini tam önünüze uzatır ve

‘orada dur!’ ikazını yapar. Bu noktadan sonra durulmazsa bu kez daha

sert ikazlar gelir. İnsan ilişkilerinde, karakter egoist ve narsisttir. Ben

bilinciyle, özgürlüğü bir tek kendine hak sanır! Ama iş öyle değil.

Kimsenin sınırını zorlamamak gerekir. Nihayetinde şunu bilmeliyiz;

“Bir kişinin özgürlüğü başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter!”

Bunun ayrımına varıp, nezaketi gözetmediğiniz takdirde; ağır

söylemler ve sitemler kaçınılmazdır. Sonunda ilişkilerin kopması

yadsınamaz bir gerçektir. Özgürlük de bu yüzden bazı sınırlara tabidir.

Karakter, ahlak, sınırları aşmamak, iş edebi; insan ilişkileri için asla

elden bırakılmaması gereken değerlerdir. Sadık kalmadığımız için

yozlaşıyoruz!

Düzeltmemiz gereken tonla yanlış var.. bir yerden başlamak

gerekmiyor mu sizce de?

Haftaya görüşmek dileğiyle... şimdilik hoş kalın...


Sevgiler...

23.05.2022

Selda OZAN KURUÇAY

177 görüntüleme0 yorum
PicsArt_02-20-09.41_edited.jpg
bottom of page