BUZ YANIĞI
Hoşça kal... ayrılıklar sonrası söylenebilecek belki de en gereksiz sözcük...
Kim umutlarını yitirmişken hoş kalabilir? Verdiği emeklerin bir hindiba gibi rüzgara karışmasını izlerken ne kadar hoş kalabilir ki insan?
Hayat daima en acımasız yüzünü sergilemekten zevk alan bir sadiste benzer.
İstemediğiniz ne varsa yüzünüze fırlatır! Asla acımaz, hissetmez incinen kalbinizin kesik kesik soluklarını... Bundandır ki aşkla bağlanan iki kalbin sonsuz ayrılışından sonra, giden de kalan da hoş kalmaz... hoşça kalamaz...
Aksi mümkün müdür acaba? Aslında evet... sonsuz denklemlerden kötü olana denk gelmiş biri; birlikteliğin neticesinde muazzam acılar da çekebilir... Bu durumda giden hoş kalır... ruhunu iyileştirir bir kere! Bundan daha hoş kalma sebebi gördünüz mü? İnsan savunma mekanizması gereği kendini üzen her
şeyden sakınır. Sevilmediğini hissettiği anda savunmaya geçer ruhu. Savunduğu şey kalbidir. Öyle ya! En değerli varlığımız kalbimiz değil midir? Ve incinmesi en kolay olan... Önce çabalar düzeltmek için her şeyi, baktı dönüşü yok bu yolun, işte o zaman giden kalbine eşlik eder bedeni. Bu hoştur onun için. Kendi değerini bildiği her gün, en hoş anıları biriktirdiği gündür.
Geride kalan hoş kalmış mıdır bilinmez. Ama o yolu öbek öbek döşeyen kendisidir. Hoş kalmasa da olur bu yüzden!
Sonsuz denklemler dedik... Şimdi bir başka ihtimalin penceresinden bakalım meseleye; bazen de kalan aşkı yaşıyordur iliklerine kadar, ama doyumsuz biri için bu asla yetmez, gitmek isteyene binlerce pranga vursanız da çaresini bulur ve gider. Onun durumu muammadır, hoş kalır mı dersiniz? Böylesine
sevilebileceği bir liman bulur mu acaba? Belki evet, belki hayır...
Her türlü pişmanlıkla da yüz yüze kalabilir, bu da acınası bir emsal oldu sanki.
Ama olsun... bunlar hayatın acımasız yüzü zaten. Bu konu herkesçe farklı izah edilir.
Soru bir tane; ayrıldıktan sonra hoşça kalır mı insan? Cevapsa herkese göre farklıdır.
Ayrılığın her türlüsü yakıcıdır. Herkes için hem de... en acı çekilen ilişkide bile ayrılık sonrası buz yanığından hallice olur. Kimi zaman değmeyecek kişilere verdiğimiz emeğe ve sevgimize üzülür yanarız, kimi zaman hak etmediklerimizi yaşadığımıza.. ama öyle bir şey var ki belki de en çok bu yakar canımızı, hepiniz mutlaka bir kez de olsa duymuşsunuzdur; yaşanması mümkünken, yaşayamadıklarımız... bütün ümidi yitirmenin son nakaratıdır bu cümle!
Zihinlerde binlerce kez yankılanır. Yaşanması mümkünken yaşayamadıklarımız... Bu ihtimali elimizden alan kimse HOŞ KALMASIN zaten! Böylesine iyi bir dileğe, hoşça kal demeye dahi tenezzül etmeyiz. Etmemeliyiz de...
Her kelimenin bir rengi olduğuna inanırım ben... mutluluk mesela... turuncudur. Neşe sarı... ayrılık siyahın en çalımlı tonu... hoşça kal ise renksiz... söyleyene ve söylenme sebebine göre renk alır sanki. Hüzünle karışıksa yağmur yüklü bulut grisine boyanır; yeniden görüşecek biri huzurla söylemişse tatlı mı tatlı bir pembe olur... ayrılık ve acıyla hemhal olmuş bir hoşça kalsa kandan kırmızı, kırmızıdan tutkulu, hayal kırıklığından daha koyu bir renk giyinir... koyu bordo gibi... yoğunlaşır hissedersiniz, elinizi uzatsanız benliğinizi içine
çekecek kadar gerçeğe bürür kendini. Uzak durun böylesi hoşça kalmalardan... kaçın kaçabildiğiniz kadar ki, benliğiniz de taşımayın bu lanetli rengi...
Buraya bir “Hoşça kal” bırakıyorum... Pembe renkli olanından.:)
Selda OZAN KURUÇAY
18.07.2022