KALBİN İZ DÜŞÜMÜ
İnsanlar görürüz... gözleri parlar yıldızların üşüştüğü gecenin yansıması gibi.
İnsanlar görürüz... bir damla ışıltıyı ağırlamaz gözleri.
Nedendir diye düşünürdüm eski zamanlarda bu farkın sebebini, sonra anladım ki; gözlerdeki ışıltı da ışıksızlık da kalbin bir izdüşümü. Sonra anladım ki; ‘gözler kalbin aynası’ sözü boşa söylenmemiş. Meğerse gerçekten kalpteki her şey gözlerde can bulurmuş. Hüznün de yeri gözlermiş, kasvetin de... Sonra, çocuksu neşenin de ve en büyük sevincin de yeri yine gözlermiş. Kalpte doğan her duygu gözlere muhakkak taht kurarmış. Aksini iddia eden var mı bilmiyorum. Bakışların sözlerden daha fazlasını anlattığı şüpheye yer bırakmayacak kadar açık değil mi sizce de?
Hüzünlü bir varlıktır insan, bazen anlatabilirse ne âlâ; anlatamazsa da gözlerinden döker zaten. Tanıyın o gözleri... nerede görseniz aynı bakarlar mat ve cılız bir umutla. “Bir gün güzel olacak her şey...” umududur. “Ama bu gün değil.” Bir tarla düşünün şimdi... Duygular ekilir duygular biçilir... işte oraya tarla demeyiz de kalp deriz. Büyük büyük atalarımızın ‘Ne ekersen onu biçersin’ sözü de kalp için söylenmiştir kuvvetle muhtemel. Hasat edilen duyguların pazar yeri de işte gözlerdir ki nasıl olmasın? Kalpten gözlere uzanan ipek yolunu da bilmeyen yoktur aranızda. Neresinden tutsak elimizde kalır bu konu. Çıkmaz sokak sanki, kalp ile gözleri ayrı ayrı ne yazabilirim ne de anlayabilirim. Ben düşmanımı gözlerinde sattığı duygunun yansıttığı ışıktan tanırım. En değer verdiklerimin, gözlerindeki hüznün parıltısını severim.
İletişim için yol aramayın asla! Gözlerine baksanız yeter yolunuzu çizmeye. Zaten kalpte ektiğini gözlerinde mutlaka satar size.
Bunun dışında bazı insanların gözleri boş bakar; duygusuz.. kimliksiz ve kişiliksiz... ruhsuz gibi sanki. İşte esas onlardan korkun, kimse gerçekten duygusuz olamaz! Sadece bunu saklamanın hokkabazlığını iyi yapar o kadar. Gel gelelim kendi içinden dökemediği her duygu da yüktür yürekte. Yaşanan onca şeyin bir ağırlığı var, olmalı da.. bunlar biriktikçe bakışların da ağırlığı değişir. Dedik ya bir kere! Gözler kalbin aynası... bazen çok derin bakışlara denk gelirsiniz. Binlerce çift göz düşünün hepsi uçuşsun zihninizde; çeşit çeşit, renk renk... Ama en sevdiğiniz renge sahip olan çekmez dikkatinizi yada badem gözlü, çekik gözlü hiçbiri... o gözlerde en dikkat çeken hangisi? Ya aşık olduğunuz kişinin gözleri ya da en derin bakan gözler değil mi? İnsanlar derinliğe meyillidir. Hikayelerde birini tasvir ederken gözlerinin derinliğinden bahsedilir. Derin bakışların gerçekten insanı içine çekme özelliği olduğunu düşünüyorum. Ne varsa o kuytuda gizlidir. İnsanın gizli olana merakı derine çekiyordur belki de.
Beynin bağı dil ile sözcüklere dökülür. Söyleyemediklerimiz, söylemeden anlaşılsın istediğimizde imaları kullanırız. Bu bir çaba gerektirir. Ama kalbimizdekini anlatmak istediğimizde devreye gözlerimiz girer en küçük çabaya ihtiyaç duymaksızın her şeyi bir bakışla anlatırız.
Daha anlatacak çok şey var ama belki bir devam yazısında konuşuruz kalanını.. bu kadar şiirsel anlatım yeter.
Haftaya eğlenceli bir konu, eğlenceli bir yazı sizi bekliyor. Şimdilik hoşça kalın...
Selda OZAN KURUÇAY