top of page

TAHAMMÜL

Her insanın zihni olayları farklı açılarla işler. Tahammül kavramının da insan zihninden zihnine göre değişiklik gösterdiğini düşünüyorum. Durun bunu sizin için açayım; zaman kavramı üzerinden örnekleyeceğim. Einstein zamanın göreceli olduğunu savunmuştur. Şahsi görüşüm olarak buna katılıyorum. Gençken ve hayatımızda her şey tıkırında ilerlerken zaman bizim için yalnızca farkında olmadığımız soyut bir şeydir. Ne yazık ki yaşımız arttıkça ve biraz da sıkıntılıysak bazen elle tutulacak kadar yoğunlaşan bir kavrama dönüyor. Zaman hissiyatının tahammül hissiyatıyla eş değer gittiği kanısındayım. Mutluyken tahammül sınırlarımız şaşırabileceğimiz kadar genişliyor. Gençken sorumluluklarımız azken ve biraz da ekonomik refahımız yüksekken yolda yürüdüğümüzde size çarpan adam, otobüste ağlayan bebek ve sürekli başınızı ütüleyen ebeveynler sizi o kadar etkilemiyor.

Bu denklemdeki tek etken yaşımız değil. Mutluluk asıl kavram. Hadi bir de şu yönden bakalım. Genciz sorumluluklarımız yine az ama size birey olmanıza izin vermeyen ve yaşam alanınızı kısıtlayan, adeta beyninizin içine çit çekmeye çalışıp orada yaşamanıza izin veren ebeveynleriniz var. O zaman tahammül etmek zorlaşıyor ve baştan tahammülsüz başladığımız bu hayat denkleminde zamanı ilerledikçe eksiden başladığımız tahammül sınırımız daha da düşüyor. Yaşlandıkça tahammül kat sayımız düşer, bu bir gerçek. Ortaya çıkan insan modelini düşününce birazcık üzülüyorum. Bunu toplum modeline dönüştürecek ortamda kapalı görüşlü çevre modelinde ele aldığımızda ortaya agresif ama muhafazakar bir nesil ortaya çıkıyor. Bu modelde elbet durumdan sıyrılmaya çalışan bireyler ortaya çıkıyor ama sivrilen her tipin başına inen balyozla toplumun geneline etki etmek zorlaşıyor.

Bu küçük kısır döngüyü yaratan toplumun içerisine girmek anlaşılmasını kolaylaştırıyor.

Mesela kadın cinayetleri. Artık onlara da tahammül edebilir olduk. Yoldan geçerken bir kadının veya bir çocuğun şiddete uğramasını gördüğümüzde buna kafa çevirebiliyoruz. İki adam kanlı bıçaklı birbirine dalarken en fazla üç gün konuşup devamında hayatımıza devam edebiliyoruz. İnsan zihni olumsuzluklarla başa çıkmak için her şeyi yapabilir ama toplumsal olarak bir kolektif bilince sahibiz. Ortaklaşa olarak şiddete tahammül edebiliyoruz. Birkaç ayakkabı dizerek öldürülen ve solan hayatların hakkını vermişiz gibi hayatımıza kaldığımız yerden devam edebiliyoruz.

İş yerinde bizi sigortasız Mısır’da piramit diken köleden farksız çalıştıran patronlarımıza tahammül edebiliyoruz. İnsanların üç kuruş için o işlerde çalışmasına, hatta bazısının o üç kuruşluk işi bulamayıp açlıktan ölmesine tahammül edebiliyoruz.

Bazen un ve makarna için sömürülen bir sisteme ve giderek kutuplaşan topluma tahammül ediyoruz. İnsanlar izledikleri dizide farklı görüşlere sahip olurlarsa birbirlerini hastanelik edebiliyor. Garip bir şekilde tahammülü yüksek bir toplumuz diyebilirim. Hatta tahammül edemediklerimiz daha da garip.

Tabi ki aynı zamanda tahammül edemediğimiz birçok şey var. Mesela sevgiye tahammül edemiyoruz. İnsanın ırkı, dini, cinsi veya hangi gruptan olursa olsun birbirlerini sevmesine tahammül edemiyoruz. Yolda sevginin kırıntısını gördüğümüzde hemen bunu düzeltmemiz gerekiyor çünkü kan her daim tahammül edilebilir bir gerçek olmuştur. Dökülmesi iki insanın öpüşmesinden daha tahammül edilebilir bir şey. Yolda birisi size çarptığı için hemen hakkınızı aramanız ve daha kötü çarpmanız lazım. Yoksa kişiliğinize hakaret edilmiş olur. Buna tahammül edemeyiz. Söz konusu bizim benliğimiz ise hakkımızı aramak için iftira atabiliriz. Eğer iftira atılan taraf sevmediğimiz bir kişiyse üzülmesine, kendi içerisinde çökmesine ve bazen kendi hayatından vazgeçmesine tahammül edebiliriz.

Hep derim tahammül zaman gibi görecelidir. Tik, tak.

Ama tabi ki sevgiyi, bireysel ve toplumsal insan haklarını savunan, eşitliğe inanıp dünyayı daha güzel bir yere çevirmeye çalışan bizden başka toplumlara da tahammül edemeyiz. Onların küçüklükten beri hayalleri peşinde koşup bizim istediğimiz hayatları yaşıyorlar diye onlardan nefret ederiz. Biz mutsuzsak çocuklarımız, gelecek neslimiz ve bizim dışımızdaki toplumlar da mutsuz olmalı. Gerçi bizden olmayana hiç tahammül edemeyiz diyorum da biz bizden olana dahi tahammül edemiyoruz.


Gamze Işık TOKDEMİR

02.06.2022

156 görüntüleme1 yorum
PicsArt_02-20-09.41_edited.jpg
bottom of page